21 Mart 2009 Cumartesi

Sadece bir maçın ardımı ?

Gene kahır dolu bir sezon ama en azından kadro büyüklüğü buralara taşıyor bizi. Çok inanarak söylüyorum bunu. Şaka yapmıyorum maalesef.

Yaşı yetenler hatırlar 6 - 0'lık maçı... O maçı hatırlar da o sezonu pek hatırlamaz. Neler yaşandığını. Ortegayı hatırlar, o garip Alman TD'yi hatırlar... Orada kalır. Nasıl düşüş yaşandığını. UEFA şansının bile ne garip maçlarda ne garip hakem kararları ile elinden alındığını.

Dünkü Bursa maçı ile ilgili çok teknik yoruma gerek yok. Ne söylensin ki. Semih'in ileride top tutma özelliğini herkes hayranlıkla izlemiştir her halde. Ve neden büyük yedek olmasının gerekliliğini de görmüştür. Gücü neredeydi sizce Semih'in. Gollerden sonra hani parmağını emerek çılgınca (!) sevinen Semih'in.
Sizce Semih İngiltere de ne kadar başarılı olur. Hani pas üstadı Semih. Alex'ten çok ama çok şey öğrenen.

Büyük futbolcu Emrecik'sin ? Ya da yedekten oyuna girenler ? Alex'siz bu takım daha iyi oynuyor diyenler.

Ama bunların üzerinde şeyler var işte... Yönetimi suçlama nedenim yapılmış olana inanamamam. Olan bitene sessiz kalmaları. Tüm tribünler koro halinde Emre'ye küfrederkenki yorumsuzlukları. Ya da sorumsuzlukları. Hakem kararlarına tepkisizlikleri. Federasyonun çifte ayrımcılığına sessiz kalışları.

Ben takımın potansiyelini ve aslında Aragones'in istediği futbolu gördüğümü düşünmeye başladım. Zaman zaman sergileniyor. Ama niye her zaman değil bunu bilemedim hala...

Sorun hep yazdığım ve bazı arkadaşlarımın da ufak ufak kabullenmeye başladığı gibi başka bir güzellik sanki.
Dün gene yenildik diye herkes görmezden gelecek hoş yendiğimizde de pek kimsenin gördüğü yok ya.
Hani bizim sahada tüm kaleciler vakit geçirir ve hakem ehh işte bir uyarır ya da 88'de kart gösterir ama lütfen... Volkan kaçıncı dakikada kart gördü ?
Emre'ye yerde yumruk atıldı... Ne oldu ? Bursa ilk yarı sertti diyorlar. Ben diyorum ki Bursa futbol oynatmamak ve korkutmaya oynadı. Hakemin de izni, yardımı ve desteği ile. Bazı topa girişler bile fauldü. Fenerli futbolcular sakatlanma korkusu ve panikle topu ayaklarından çıkarmaya uğraşıyorlardı.
Kabul Semih mücadele etmedi ama o çalınmayan faullerinin birinin aleyhimize penaltı olarak dönmesi neydi ? Ya hadi hepsinden ama hepsinden geçtim. İki tane hareket var ki ( Emre'ye yapılanı ve onun da sarı kart görmesini, arkadan çekmelerin pasgeçilmesini de geçtim...)
Gökhan'a yapılan faul dünyanın her yerinde kırmızı karttır. Her yerinde... Ayak havada ve 2-3 metrelik yerden kayarak direk bacağa vurulan tekme...
Bir diğeri de Emreciksin'e yapılan vücut darbesidir topsuz alanda. Böyle durumlarda kırmızı kart almak için yere yatıp kıvranmak mı gerekiyor ?

Ve penaltı ? Allah belanızı versin diyorum. Başka da birşey demiyorum.

Dün akşam Bursa'da hakem destekli bir vur - kır - parçala senaryosu gerçekleşti. Kimse hakeme rağmen yenmek lazım demesin. O penaltı çalındığında Semih'e verilmeyen ve ikili mücadele diye geçilen pozisyonları da verseydi keşke şerefsiz yayıncılar...

Siz sakin kalın, Fenerle kalın...

9 Mart 2009 Pazartesi

Kayserispor - Fenerbahce

Bazı alıntılarla bu maçla ilgili düşüncelerimi sıcağı sıcağına paylaşmak istiyorum :

İki sivas maçındaki iyi mücadele ve futbol ile hava yakalayan, rakiplerinin puan kayıplarıyla potaya giren fenerbahçe'nin kazanması gereken bir maçtı. Diğer taraftan da takımın bu seneki deplasman performansı ortadaydı. Bunun yanında bir de rakibin yeni stadındaki ilk maçı olması ve zeminin bozukluğu gibi faktörler söz konusuydu. fenerbahçe ilk yarıdaki iyi futbolu neticesinde attığı iki golün üzerine "ikinci yarı maçı vermeyiz" diye düşünüyordum. Hatta Guiza ısınmaya başlayınca tamam 3 hatta 4 ü bulacağız derken Volkan kırmızı kart gördü, Guiza'nın girme işi yattı, takım on kişi kaldı. Bir de buna volkan babacan'ın girdikten sonra bir iki pozisyondaki acemilikleri eklenince açıkcası bir tedirginlik oldu. "Emre birazdan kırmızı kart görür" diye endişelenirken aragones oyundan aldı da en azından maçı on kişi tamamlayabildik.
Yerine niye Emreciksin'i değil de Guiza'yı aldı ? Anlamış ve doğru bulmuş değilim.

Alex de souza'nın ayağının(her ikisinin de) değdiği atakların güzelliği bir başkaydı. Ayrıca ikinci yarıda da takım zorda kaldığında topu her ayağına aldığında oyunu rahatlattı. Gökhan Gönül her zamanki gibi ortalarda iyi değildi(gerçi bu sefer 3 tane güzel orta yaptı), onun dışında defansif anlamda ve ileri çıkıçlarda etkiliydi. Kupa maçında sivas'ın attığı golle ilgili "carlos geldiğinden beri kendisinden beklenen golü bilica attı" gibi bir yorum okumuştum, fakat kullanılan frikikte kaleciden dönen toplar asist sayılsa Carlos asist krallığında iddialı olurdu, hakkını yemeyelim. Ayrıca Alex'in attığı ve atamadığı gollerde de paslar onun. Bu aralar formda. Lugano çok önemli müdahalelerde bulundu. Mücadelesi ve yerinde müdahaleleri ile defansta takımı toparlayan isimdi. Hala anlaşma yapmıyoruz, her hafta fiyatını arttıtıyor.

İlk devrenin sonunda Uğur Boral çıktı, galiba sakatlıktan ötürü oyundan alındı. Rakibin müdahalesine faul bile verilmedi, oysa bodoslama uğur'a daldı kayserili oyuncu.

Puan kaybı olsaydı fatura çıkacak oyuncu belliydi : Volkan Demirel. Can havli ile belki bizlerde aynı hareketi yapabiliriz ama miyonlarca Eura'ya Fenerbahçe'de oynuyorsun, yapmayacaksın.

Bir de Emre'ye iki çift lafım var. Yapilan faul, hafif bir sakatlik gecirdin. Ama hiç bir uygar insan bogazini kesme isareti ile rakip oyuncuya mafyavari gozdagi veremez, hele benim takımımım oyuncusu ise. Emre o işler Cincon'da kaldı; burası Fenerbahçe. Milli takım kaptanı mısın ? Mayfa mısın ?

Aynı maçtan başka bir örnek : Semih'e yapilan faul, mikrofonlar sagolsun, Semih'in dediklerini duyuyoruz : "ayip olmuyo mu mehmet?".. ikisi de ayni takimda.. ikisi de buyuk paralar aliyor, ikisi de milli takim gormus, buyuk basarilarda yer almislar ama demek ki fark var bir yerlerde, degisemeyecek bir fark. Bu arada Semih ile ilgili bulduğum bir istatistik : Son 3 sezonda 33 gol atmış. Bunların 30'unu alex'in oyunda olduğu dakikalarda atmış.

Galatasaray maçına kadar ikisi içerde üç maçı var Fenerbahçe'nin. İçerideki maçları(Kocaeli ve Eskişehir) kazanacağını düşünüyorum. Deplasmandaki maçı da(Bursa) kazanırsa Galatasaray maçına kadar puan durumunun alması muhtemel tablo ile beraber çok ilginç ve heyecanlı bir maç yaşamamız muhtemel ASY'de.Puan kaybetme kredisini kötü kullanan bir fenerbahçe'nin şampiyon olabilmek için deplasmanda Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon maçlarından iyi sonuçlar alması şart zaten. Takımın performansının ve havasının yükselişte olması bir avantaj olacaktır tabii ki. Fenerbahçe Beşiktaş'la beraber son düzlüğe en iyi hava ile giren takım. Biraz da Avrupa'daki gidişattan ötürü Galatasaray.

Tolunay Kafkas, Carlos'a kabadayılık yapıp üzerine yürüyerek futbolculuk ve teknik direktörlük kariyerindeki sayısız başarılarına bir yenisini eklemiştir. Başarılı ve sürekli olmak için 'altyapının' ne kadar önemli olduğunu Bülent Uygun ile birlikte herkese göstermiştir.

Kaybettiğimiz zaman hakem için konuşmayı sevmiyorum ama bu sefer kazandık ve hakem için 1-2 çift laf söylemeliyim : Bünyamin Gezer otoriter olmak için suratsız olmak gerektiğini ve bunu hakemlik için çok gerekli olduğunu sanıyor. Bana göre kötü bir maç yönetti. İstediği zaman doğru kararlar verebilirken, bazı pozisyonlarda gerekli düdükleri çalmaktan acizdi. Emre'nin ve Deniz'in gördüğü kartlar haksızdı , neyse ki ikinciler gelmeden maç tamamlandı. İlk yarıda Uğur Boral'ın yediği dize faul bile vermeye tenezzül etmedi . Kayserispor adına belki 10 dan fazla ceza sahasına tehlikeli orta yapılabilecek faul verildi , bunlardan yanlış olanlar vardı. Bu maçta Kayserispor 1(yazıyla bir) sarı kart gördü. Mehmet Topuz'un atılması gereken maçta 98 dakikayı tamamlaması da bir Bünyamin Gezer başarısıdır.

Fenerbahçe tribünü de gayet iyiydi TV'den algılayabildiğim kadarıyla. Son iki Sivas maçında da gördüğüm kadarıyla, tribünlerin de havaya girmesi iyiye işaret. Bu mücadele devam ettiği sürece şampiyonluk yarışına renk katacaktır Fenerbahçe.

T