7 Kasım 2007 Çarşamba

Cüneyt Arcayürek Spor yazdı

Ulusal Takım ve Tarikat İlişkilerine Dair...

Barzani 'nin adamı, Kürt Dışişleri Bakanı Türkiye'yi uyutmayı deniyor: Sözle uslanırmış gibi PKK'ye "Topraklarımızı terk et, dedik" diye demeç veriyor.

ABD Savunma Bakanı Gates , "Türkler blöf yapmıyor, (sınır ötesi harekât konusunda) ciddi" diyor.

Pentagon ise, "Askerlerin harekât konusunda 'hevesli' olmadığını" öne süren açıklamalar yapıyor.

Hükümetin başı, hemen neden yapılamayacağını gösteren gerekçesinde, sınır ötesi harekâtın "ekonomik, siyasal ve askersel yönlerinin olduğunu" öne sürüyor.

Bu açıklamalardan çıkan sonuç: Hükümet "bekleyecekmiş!" Neyi? Herhalde Godot 'yu! Ya da "Bekledim de gelmedin" şarkısını halkın sindirmesini....

Sonucu kestirmeye olanak tanımayan, kafaları karıştıran, birbirine ters düşen açıklamalar...

***

Oysa, spor sayfalarında, siyaset adamlarının dilinde ve sözlüğünde bulamayacağınız ulusal bir sorun sürekli gündemde.

Tarikat, cemaat mikrobu siyasete, medyaya, bürokrasiye, toplumun çeşitli kesimlerine sızdı. Ulusal gururumuzun simgesi ulusal takıma da burnunu soktu. Kimi kulüpleri parmağının ucunda oynatıyor.

Önce Galatasaray'dan başladı. Takıma Fethullah Gülen mikrobunu Hakan Şükür adındaki artık varlığı ve kıymeti harbiyesi sorgulanan futbolcu soktu. İlk resimleri camiye namaz kılmaya giderken yayımlandı ve sonra...

Fethullah Gülen'e olan sevgisi ve bağlılığını ifade eden boy boy demeçleri gazetelerde yer aldı. İtalya'ya gidip -tabii orada Fethullah'ın borusu ötmediği için- takımda istediğini yaptıramadan geri döndü. Gitmeden önce dışarıda futbol oynama iznini Fethullah Gülen'den aldığı yazıldı.

GS içinde ikilik yarattığı söylendi, ulusal takımın başındaki Ersun Yanal , Fethullah Hoca'sına güvenmekten başka çoğu özelliklerini yitiren, yaşı geçmiş, takımda ikilik yaratan bu futbolcuyu ulusal maçlarda takımdan uzak tuttu.

Takıma kimlik kazandıran başarılı hizmetler verirken, bu nedenle Gülen darbesiyle görevinden uzaklaştırıldı.

Bu Hakan Şükür adındaki Fethullahçı'nın Seul'deki dünya şampiyonasında ulusal takım yöneticilerine çıkardığı zorlukları, takımı nasıl ikiye böldüğünü, hatta cami bulunsun diye yaptıklarını bilen biliyor. Bu yaşı geçmiş futbolcu, son demecinde (11.09.07) "Beni eleştirmeyin, Allah'ın gücüne gider" diyor. Neredeyse kendini Tanrı-futbolcu ilan edecek!

***

Bir diğer örnek; son günlerde şımarık, terbiye dışı halleri ve takıma yararlı olmadığı görülmesine karşın ulusal takımda yer alan Emre Belözoğlu, İtalya'da tükendikten sonra Fenerbahçe'ye transferi söz konusu iken... (olayın bire bir tanıklarının açıklamalarına göre) ABD'ye gitti. Fethullah Gülen ile görüştü. Ancak üç buçuk milyon dolarlık bir anlaşmayla FB'ye gelmesine izin alamadı, İngiltere'de bir takımla anlaştı.

Son günlerde Beşiktaş'a Gülen'in sağladığı öne sürülen 40 milyon dolar kredi günlerce yazıldı.

Takımın başına getirilen Ertuğrul Sağlam sağlam bir dinci. Karısı örtülü ve Kayserispor'dan Beşiktaş gibi büyük bir takımın başına getirilmesi Fethullah Gülen'in marifeti.

40 milyon dolarlık kredi kıyağının gündemde olduğu sıralarda bir demecinde Ertuğrul Sağlam, "bana kulüp başkanı da dahil kimse karışamaz" içeriğinde bir demeç verdi. Gücü Fethullah'tan geliyor.

Hatta (bu konularda geniş yayın yapan, kimi spor adamlarını konuşturarak Gülen'in spor alanındaki marifetlerini açıklayan Aydınlık dergisinde yayımlanan bilgiye göre) Trabzonspor'da da Fethullahçılar bulunuyor.

Aydınlık'a konuşan TBMM Futbol Komisyonu üyesi CHP Milletvekili Ahmet Ersin ; Hakan Şükür'ün Fethullah tarafından korunduğunu ve futbolcuyu tarikat ilişkileri yüzünden ulusal takımdan kestiği için Ersun Yanal'ın görevden alındığını doğruladığı gibi, futbola tarikat ilişkilerinin girip girmediği sorusuna verdiği yanıtta:

"...Evet doğru. Başta (TBMM komisyonunda) bütün spor dallarında tarikat ilişkilerinin çok yoğun olduğunu ve sporu yöneten kademelere kadar sıçradığını söyledik... O dönemde komisyonda biz CHP adına üç kişiydik, AKP'li vekiller çoğunlukta olduğu için rapora tarikat ilişkileri konulmadı..." dedi.

***

Avrupa ölçeğinde birer değer olan futbolcularla Malta'dan beri aldığımız sonuçlar ortada. Yunanistan maçı tüy dikti.

Takımın başında: 2005 yılından beş yıllık sözleşmeyi yıllık 1 milyon 330 bin YTL'ye (ayda 110 milyar) imzalayan... yenilgilerden sonraki eleştirilere "ders almam, ders veririm" diye bir spor adamına yakışmayan etik dışı çıkışlar yapan.. sahalarda ve saha dışında bir zamanlar topuğu basık ayakkabı giymesiyle dikkatleri çeken ve örneğin Mussolini 'ye benzer yüz ve vücut hareketleriyle dikkati çeken Fatih Terim adında spor adamı var.

Tarikatçı Hakan Şükür'ü herkese inat oynatıyor. Tribünlere terbiyesizliğini kanıtlayan kol işareti yapan Emre Belözoğlu'nun koluna kaptanlık bandını takıyor.

Kurguladığı takım ve oyun planı başarısız. Tribünler istifa diye bağırıyor.

Ulusal takım tanınmaz hale nasıl geldi? Altına imza atılacak nedenler: "Terim takımı sürekli gerilim politikasıyla yönetti. Her şeyi ben bilirim havasında. Neden oyuncularla yıldızı barışmadı? Herkesi küçük gördü. Egosuyla takımın önüne geçti. Basını karşısına aldı. Değirmen gibi futbolcuları öğüttü." (Vatan-19.10.07)

Yere düşmedikçe, son maçta da başarısız olmadıkça ayrılmayacağını beyan ediyor.

Oysa, futbol takımları Fethullahçıların oyuncağı değil.

Ulusal takım da Terim'in değil, Türkiye'nin ulusal takımı!

Hiç yorum yok: