26 Mayıs 2008 Pazartesi

Spor Klübü

Evet, yeterli zaman geçti. Genele bakma fırsatı, insanlarla konuşma fırsatı, duygu ve düşünceleri yakalam fırsatı buldum. Sakinleştim. :)

Değerlendirmeleri bir kaç boyutlu yapmak lazım sanırım. 
Federasyon - MHK - Basın - Rakipler - Seyirci - Takım - Yönetim... Son olarak da klüp olmak

Federasyon : 2007 - 2008 sezonu futbol federasyonu açısından ilginç bir yıl oldu. Bir kaç yüzünü bir arada gördük ve iki federasyon yaşadık. Açıkcası ben bir fark göremedim.
Tamamen bence; çifte standart devam etti. Her iki federasyon döneminde de verilen ve verilmeyen cezalara baktığımızda haksızlıklar devam etti. Gerek A.Polat gerekse Yıldırım D.'nin öyle beyenatları oldu ki ve bunlar öyle ucuz cezalarla geçiştirildi ki...
Yeni federasyonun fenerli gözlemciler komitesi başkanına saldırı gani ama diğer iki klübün üyelerine ses yok. Ve bir de aklıma takılan küçük bir detay: A.Polat federasyonu ziyaret ettiğinde ne konuşuldu ?
Bence tas ve hamamda bir değişiklik olmayacak.

MHK : Hakemlerden ne beklersiniz? Hata yapmamasını yapıyorsa da standart aynı hataların yapılmasını. Bu sene hakem hataları şampiyonu belirledi futbol liginde. Bunu kimse inkar edemez. Bir MHK'dan ne beklersiniz? Yapılan hatanın cezalandırılmasını. Kabul bu sene iki MHK vardı ama ikisinin de hiç farkı yoktu. En basiti eskisinde Beşiktaş kupa maçı yenisinde GS kupa maçı rezilliklerini yaşadık. Yenisinde ne ceza verildi ? 3 hafta dinlendirme... Ve en ilginci uluslararası en parlak hakemimiz güya kasedi izlesin diye uluslararası mentoruna göndermişti. Sonuç : tıssssssssss adam gene sahada. Kabul bir dönemin MHK başkanı Güvener'in temizliğini yapmak kolay değil. Dikkat ederseniz tartışılan tüm isimlr ya o dönemin parlayan ağabeyleri ya da o dönemde yetişen söz dinleyen parlak çocuklar. Şimdi birer birer siliniyorlar. Ama kimse kusura bakmasın. Ben sonuca bakarım. C.Çakır tetikçilik yapmıştır.
Hakemlere rağmen kazanılacak lafı çok güzel ve bir o kadar da beyliktir. Zorunlu bir koşulu tanımlamak beylik bir laf etmektir beni lugatımda :) Hakemler bir takımın kolunu tutar ve bir takıma da destek olursa sporcunun psiklojisi bozulur. En baz örnek yenildiğimiz Bursa maçıdır. Tamam o maçı almalıydık, tabi ki almalıydık. Ama basit bir soru: 0-0'da iki korner atışında yapılan bariz iki penaltıdan biri verilse ne olurdu. Kötümser eleştiriciler : Kezman verileni ne yaptı diyebilir. O zaman bir örnek daha V.Manisa maçı G.Saray penaltısı. Kayseri maçı 2 metre ofsayt gol
Başka bir örnek : Biz sahasında en çok kart gören büyüğüz :) Kaleci dahil, G.Saray en centilmen klüp :):) Hadi canım denmez mi buna!!!

Basın : Fenerli medya lafına gerçekten çok bozuluyorum. Fenerli olmak zorundalar çünkü fener satıyor. Onun haricinde yarardan çok zarar getiriyorlar. Bizim klüple ilgili her olay abartılıyor, diğer bir klüple ilgili olayların pek üstüne gidilmiyor.
Basit örnek : Beyanatların sutunlarda aldığı paylara bakın. 
Basit örnek : Bizim lehimize olan pozisyonlar kaçar kere tekrar ediliyor,  rakip lehine olan kaç kez ? Ya da nasıl eleştiriliyor hakemler ?
Denizli maçında kaleciyle konuşan malzemeci ve ondan sonra yenilen komik golu, kim ne kadar yazdı ?
Bazın bizi kullanarak satıyor, biz de onları satalım diyorum ben.

Rakipler : Helal olsun valla. Gene yaptılar işlerini hem de gene gariban edebiyatıyla hem de bu yılın en pahalı transferleri ve en pahalı futbolcusu ile. Ligin şaşkalozunu da gene yanlarına alarak.
Hep diyorum, jimnastikçiler ne zaman akıllanıp da her "hıyarım" diyene "bende de tuz var" deyip koşmayı bırakacak ?
Son maçlarda ya da her zorlu maçta rakipten bir kaç kişiye transfer teklifi. Hocası ile basın önünde "anlaşacağız" açıklamaları. İBŞ maçı bir şikedir arkadaşlar. Dünyanın her yernde hemde. Sonuç : Tıssssssssssssssss
Ama bizi çözen ( vur Alex'e, her kornerde tut herkesi ) rakipler nedense Servet'in en büyük zaafını çözemedi. At arkaya uzun top...
Ya da G.S.nin Leverkusen maçını seyretmedi mi kimse ona göre top oynasın. Ama bize oynamak yetiyor Medya daha çok öne atıyor sizi :)

Seyirci : Kızmaya hakkımız var mı arkadaşlar? Biz değilmiydik: "uluslararası başarı gelsin de, salla Türkiye ligini" diyen. Öyle yaptılar işte onlarda. 
Hep ikilem yaşadık. Hep dürüst ve centilmen olmaya çalıştık. Olduk da... Objektiflik adına en çok kendimizi biz eleştirdik. Bazen destek olmak adına sustuk.
Ama büyük gururlar yaşadık. Fazlasını beklemek de hakkımız. Ama bizim de bir kararlılığımız olmalı. Demek Türkiye ligi pas geçilmeyecekmiş.
Ama bu seyirci gene de takdire şayan. Bu klubün Voleybol takımı maçında bile 500 kişi dışarıda kalıyor ve Basketbol erkekler play-off maçında 10.000 kişi oluyorsa daha ne demeli ki ?
Daha yapacak çok şeyimiz var. Kendimizle tartışmayı klüp çıkarları için daha iyi yapalım. Bakın mesela kendimizi hep kavgacı addediyor ve bu suçlamaya sessiz kalıyorduk. Bu seneki iletişim politikamız çok farklıydı... Tartışmadık bile. Ama kavga eden kazandı. Demekki sorun kavga etmekde değil başka yerlerde. Hatta bazı radyocular o kavga dolu lafları esprili olarak nitelendirdi :)

Takım : Kalite iyi ama transfer şart bence. Zico ile mi ? Neden olmasın ? Zaten eğri oturup doğru konuşalım. Bu kadar Brezilyalı varken bir Alman vs hoca intahar olmaz mı ?
Ama bu takımın bence sağlık heyeti bir gözden geçirilmeli. Giden gelmiyor.
Bu takıma mutlaka bir mentor ya da psikolıg desteği sağlanmalı ve takım olma eğitimi verilmeli.
Transfer nereye ? Bir pivot santrfor. Semih'mi vs.mi tartışmasına gerek yok. Semih'in özellikleri farklı. Nefesi de yetmiyor. Bu ortada.
Orta sahada en az iki. Düzgün 1-2 stoper. Sağ kanada takviye. Sonra devam.

Yönetim : Herşeye rağmen teşekkürler. Aziz Yıldırım tek adam diyorlar biz de bu gaza geliyoruz. Basit bir soru daha. Klübün geldiği büyüklük sizce tek adam yönetimine izin verir mi ? Tesisler, çok sayıda branş ve gelen başarılar. Bir kişi, iş bölümü olmadan hepsine yetişebilir mi?
Daha iyi olmasına adına çabaya devam ve tekrar teşekkürler.

Sonuç : Keşke şampiyon da olsaydık. Olabilirdik de. Ama bence uzun vadede biz doğru yoldayız. Çocuklar daha çok Fenerli. Ve biz futbol klübü değil, spor klübüyüz.

Forza Fener


Hiç yorum yok: