1 Ekim 2008 Çarşamba

BU GECENİN GELİŞİ TAA 2 SENEDEN ÖNCE BELLİYDİ

Konuya direk ve damardan girmek gerekirse, bu gece FB takımı oyuncuları beden dersine zorla çıkarılmış gönülsüz öğrenciler gibiydi: isteksiz, arzusuz ve hırssız. Maç boyu topu topu 2 şut, ve ikinci yarının başında 2 ardı ardına kaçırılan pozisyon. Daha da çarpıcı olanı, maçın bitmesine 4-5 dk kala FB'nin rakibi bunaltması gerekirken, ortamda o kadar umut yok ki, seyirciler yavaş yavaş stad terk etmeye başladılar. Böylemiydi eskiden? Maç sonuna 0-0 girilecek, ve stad böyle umutsuz olacak. Öyle sanıyorum ki bu takımın halinden bizler de umudu kesmiş gibiyiz.

Sorun nerede? Aslında çok açık: iki temel oyuncu (Deivid ve Aurelio) yok, yerlerine oynayan Emre çok etkisiz, Maldona ise kelimelerle tarifi imkansız şekilde etkisiz. Üstüne de, kanat bindirmeleri hemen hiç yok olunca ortaya seyri sıkıntılı ve boş bir maç oluyor. Sanki FB Şampiyonlar Liginde kritik bir maç değil de, öylesine rutin bir taktik idmanı yapan bir sıradan ruhsuzlukla oynuyor.

Burada Maldonado'ya bir yer açmak lazım. Bu adam kısa ve hantal. Topları bıçak gibi kesemiyor. Ayrıca, pasları çok sıradan, en fazla 10m menzilli, ve genelde en yakındaki sağ, sol veya geriye yönelik. İleri hayati bir gol pası attığını, veya kaleye ciddi gol tehlikesi yaratan bir şut attığını ben görmedim, görenler de herhalde olmamıştır. Ayrıca, kısa adımlı olmasından dolayı geçilmesi çok kolay birisi. Ataklara katılımı hemen hiç yok. Bu oyuncunun Aurelio'dan boşalan yeri doldurması kumarhaneye gitmeden jackpot kazanmak kadar olasılık dışı.


Emre ise bizim hayal ettiğimizin çok uzağında. Etkili olamıyor, oyuna ağırlığını koyamıyor. İkinci yarıda ceza sahasında altı pasa yakın bir yerde havadan gelen topa ıska geçince maçtaki tek ölümcül hareketini yapamadı. Öte yandan, Gökhan'da biraz kıpırdanma olsa bile, hala geçen seneki çizgiye inen, ölümcül dalışları yapamıyor. Ya bir sakatlığı var, ya da kuvveti yetmiyor, orasını bilemiyorum. D.Kiev bence beraberliğe gelmiş, ve istediğini de kolayca aldı. Her an topu alan FB'linin yanında en az 2 kişi ile bastılar, bize çok fazla alan bırakmadılar. Hatta bir keresinde Volkan muhteşem hatalar zincirinde az daha gol attırmayı başaracaktı. İki kere topa ıska geçerek nadir bir hata rekoru kırdı. Allahtan kaleye uzaktı ve kenardaydı da gol olmadı.


Bence Kazım'da inat edip oynatmak lazım, çünkü kendince bir şeyler yapmaya çalıştı. Her ne kadar çok şey üretemese de bu sene içinde tek umut veren oyuncu o olacak gibi. Alex de çalıştı, ama sonrasında bir faule maruz kalıp düşünce omuzundan sakatlanmış. Alex'le ilgili en önemli gözlem, geçen senelere göre daha gayretli olsa da kornerleri ve serbest atışları sonuca gitmekten çok uzak. Korku yaratan atışlar yapamıyor. Öte yandan Lugano ve Edu ikilisi de kafa vuruşlarında çok etkisiz.

Taktik anlamda ne düşünüldü anlamadım, ama rakibi boğamadık, ve gol pozisyonu üretemedik. Maçın en klas anı, ilk yarıda Alex'in ceza sahası içindeki paslasmalarda Emre'ye nefis bir topuk pası atması girişimiydi, ama biraz hızlı gidince top, Emre bunu alamadı. Eğer alıp da atsaydı, gerçekten çok şık bir gol olurdu.


Sonuçta, yetersiz transferlerle sakatlıklar birleşince ortaya malum kısır tablo çıktı. İşin bence en ilginç yönü, bu maçın kritik önemine rağmen stadta o önemi yansıtan bir heyecan dalgası oluşamadı, çünkü onu yaratacak oyun kalitesi oluşmadı. Çok tatsız ve heyecansız bir maç geçti. Beni esas korkutan, tüm bu olanlara rağmen takımda iş işten geçiyor telaşı ve hırsının olmaması. Hani, son sınavda sınıfta kalma riski olan öğrenci durumu vardır ya, çocuk elinden gelen herşeyi yaparak şansını zorlar. İşte bizimkiler ya sanki sınıfta kalmayı kabullenmiş, ya da, en korkuncu, sınıfta kalacaklarını bile anlamıyorlar, ki eğer öyle ise vay bizim başımıza geleceklere.


Allah herkese sabır ihsan eyler, zira eğer böyle giderse bizi çok kötü günler bekler.

Hiç yorum yok: