19 Mayıs 2007 Cumartesi

Geçmişle hesaplaşmak

Geçmişle ilgili o kadar çok şey söyleyip, o kadar çok hayıflanıyoruz ki geleceği hayal etme şansımız elimizden alınıyor diye düşünüyorum bazen. Hayal edemediğimiz için de geleceği şekillendirmek yerine günü kurtarmaya çalışıyoruz. Öylesine odaklanıyoruz ki günü kurtarmaya kopuveriyoruz gerçeklerden ve her ne pahasına olursa olsun bir çözüm yaratma adına hırçınlaşıyoruz ya da köy kurnazlıkları ile çoşuyoruz o anın çözümleriyle.
Vade kavramı bile bizim için çok farklı. Hafta sonları arasında yaşıyoruz neredeyse. Orta vade bir sonraki tatil, uzun vade çok uzaklarda.
Plan, program, porje, koordinasyon gibi kelimelerin hiç biri yok bizim dilimizde. Aşkı, sevgiyi, sevgiliyi anlatan çok kelime var ama. Uluslar plan, programla yürürken biz gönül adamı olmuşuz nedense. Savaşçı denmiş sonrada ama gönlün kopuşu aslında bence savaşçılığımız ve zaman zaman kindarlığımız.
Geçmişle dönüp hesaplaşabilsek belki de yad etmek yerine daha bir sağlam bakacağız geleceğimize, daha planlı...
Bu gün 19.05.2007 ve Galatasarayla bir maçımız var. Her cepheden söylemler ve eylem önerileri geliyor. "Ultralar diyor ki sezonluk dahi kapatsalar sahayı, dar edeceğiz fenere", fenerli olduğu iddi edilen (!) medya da "gs.li futbolcular feneri alkışlasın" derdinde. Bu bile gelecek bakışımızın olmayıp, gönül adamlığının bir göstergesi değil mi ?
Bazılarının anlattığı gibi maçlara kol kola gidilen günleri hatırlamıyorum ben çok uzaklarda yarı yarıya olan tribünler belki. Gece bilet kuyruğunda sabahlamalar... Ancak gs.nin avrupa maçlarına sevindiğim, golleriyle havaya zıpladığım günleri hatırlıyorum. Ve katılmıyorum lig tv radyoda tarafsızlık kisvesi altında hangi çıkar ilişkisi sonucu bilemediğim ama her fırsatta yönetimimize laf eden Mehmet Ayan'a. Biz büyüdük diye kirlenmedi dünya. Kirlettiler o dünyayı büyük diye geçinenler. Kavgacı diyince öyle usta getirdiler ki ta Ali Şen'den beri bizi gündeme ve unutuluverdiler kendileri fenerli diye lanse edilen medyanın da çabaları ile.
Benim gs sevgisizliğim "bizi sevmiyen ölsün" diyen bir başkanla başladı. 13 - 14 sene şampiyon olamayan takımların planlı çalışmaları sonrasında biz gönül adamlığı yaparken "bizim avrupa başarısını niye kutluyorlar, bu başarı Türkiye'nin değil, bizim" diyenlerle öldü ve Hınval Uluç gibi toplumu aydınlatmakla görevli bir gazeteci anıtlaştırdı bu sevgisizliği.
Küfür edilmeyen bir statdta ve ulaşılamaz denilen bir hayal yaratılmışken başkanımız küfürden şikayet ettiğinde "bana hiç küfür edilmiyor" diyen ve fair play ruhunun abidesi gösterilen bir başkan yüceltti bu sevgisizliği.
Biz geçmişte bize yapılanları göz önüne sermeye kalktığımızda medya ya bizi eski defterleri karıştırmakla suçladı ya da dünü bırakalım mesajları verdi daha da kötüsü siz ak kaşıkmısınız dedi. Mahkemelik olduğu klüpler birliği başkanı sıfatıyla "bakın bunlar nasıl kollanıyor" sunumları yaparken bu fair başkan alkışlandı ve MHK başkanları özür diledi rakiplerden. Biz konuştuğumuzda "ağlamak ve hırçınlıkla" suçlandık.
Ama bir gerçek var ortada arkadaşlar, biz tüm gönlümüz ve gönül adamlığımız ve maalesef haklılığımızla isyan ederken planlı - programlı çalıştı onlar. Bir İslam Çupi de yok ki artık sadece sevgisi ve aklı ile yazsın, yol göstersin. Bembeyaz sayfada kalbinden akıttığı harflerle bize aklın yolunu açsın aslında.
Onun için bu sefer aklımızla davranalım. Bir plan yapalım ve tüm spor kamuoyunu - medyayı önce geçmişle bir hesaplaştıralım. Geçmişiyle hesaplaşmayan toplumların geleceği olmuyor. Biz büyüdüğümüz için bu dünyanın kirlendiğine inanları da dünyayı kirletenlerin ödediği bar - meyhane faturaları ve bedelsiz biletlerle başbaşa bırakalım.
Ben Feneri koşulsuz ve karşılıksız severek doğdum diye düşünenlerdenim. Belki haddim değil ama bu sevgiyi bende damarlarımda, kan beynimde hücre haline getiren İslam Çupi'ye bir iki satırla bitirmek istiyorum bu yazıyı...
Bu yıl Fenerbahçe bir denizin güzelliği gibiydi İslam bey. Dalgaların belli olmadığı ne zaman geleceği, bazen içine battı onların ama biz her seferinde çıkardık. Rotasından şaştı bazen, dümeni kilitlendi hatta ama biz her seferinde düzelltik. Ve o kadar çok ahtopat saldırdı ki tüm kolları kopartırken çok yorulduk. Ama şimdi bahçedeki fenerde keyifle senin de şerefine kadeh kaldırıyoruz...

Saygıyla ve rahmetle

1 yorum:

Cenk Kıral dedi ki...

Hakan hocam,

ellerine sağlık, nefis bir yazı olmuş. Kalemin de yorumların gibiymiş. Daha nicelerini görmek umuduyla. Herhalde dun geceki GS maçıyla ilgili de yorumlarını yazarsın artık.