17 Mayıs 2007 Perşembe

Ruhsal Engelli

Ben X kuşagi gençlerindenim, yani 80 dönemi çocuklarindan, kimine göre toplumsal engelli, kimine göre de kayip kuşak. Kesinlikle dogruluk paylari olabilir. Ama her ne olursa olsun bilinç düzeyi olarak kirintilari olan bir dönemden geliyorum.

Bizim zamanimizda toplum baskisi; ayip, günah, dikkat et.. gibi terimler vardi ve bunlar hep göz önünde tutulurdu. Bir şey yapacagimiz zaman, başkalari ne der diye düşünürdük, daha dogrusu düşündürüldük. Bu aslinda ne kadar dogru, ilk evvela bunlar tartişildi, biz kimin için yaşiyorduk, biz kendimiz için yaşamaliydik. Hayatimiz akip geçiyordu. Bireycilik ön plana çikmaya başlamişti.

Bu bireycilik çikişlari o yillarda bize ithal edilen amerikan filmlerinde bile aslinda gizli planda arkada duruyordu. O filmlerde hep insan ilişkileri ön plandaydi ama orada verilen mesajlar "o benim sorunum degil, senin sorunun" fikri hepimizin kafasina girmeye başladi. Ve bu dönemde yetişen bir çok genç, artik toplumsal sorunlara bile bizim sorunumuz olmaktan öteye o konuyla ilgilenen kişinin sorunu olmaya başlamişti.

Benim vatandaşim işini bildigi gibi bindigi dali da kesmek istemedi. Artik herkes özgürdü ve bireycilik ön plana çikmaya başlamişti. Toplumsal duyarlilik gerilere itilmişti dersek yalan olabilir, artik toplumsal duyarlilik bile bireysel çikarlar ugruna harcanir olmuştu. Toplumda ön plana çikmak isteyenler, popülizm peşinde koşanlar toplumsal yarar için çalişiyormuş gibi görünüp, ön planda olmaya çaliştilar.

Bügün bizden sonrasi tufan gibi geliyor sanki, bizim kuşak en azindan her ne kadar kayip kuşak olsa da, en azindan dişardan küçük serzeniş ve uyarilarla hemen geçmişe dönebiliyor ve kendine çeki düzen verebiliyor. Çünkü öyle bir yetişme tarzi söz konusu. Ama kendini kaptiranlarda yok degil hani. Popülizm o kadar yayginlaşti ki, toplum hep kapicinin kizi modunda yaşamaya başladi. Özentilik her yani sardi. Eee görmeyen göz istemiyor da ama göstermek de bazilarinin sadece işi oldu. Görenlere ise "bakmasalardi" demek işin savunmasi oldu.

Kişisel olarak kendini gerçekleştirmemiş bir toplumun nereye çekersen gidecegi muhakkak, birey olarak baktigimizda kişiligi oturmuş bir bireyin ona ne derseniz deyin bunu kaldirmasi çok kolaydir, kendine güveni vardir ve onu aşagilamaniz bile onu yildirmaz. Amaaaaa kişilik sorunlari olan ve toplumu bir kenara koyarsak, kendiyle sorunu olan bir kişiye ne verirseniz onu alir ve yönlendirilmesi çok kolaydir. Işte toplumumuzda bu durumda. Gelişimi ve tarihi açisindan aslinda çok saglam temelleri olan, ama egitim seviyeleri açisindan bunu tamamlayamadan onu medya ile yönlendirmek çok kolay. Ona mercimegin yararlarini anlat, herşeye iyi geliyor de ve ertesi haftalarda tüm silolardaki mercimek stoklarin boşalir.

Kendine sahip çikamayan, kendinden şüphesi olan bir kişi, bireycilige dönmüş, toplumsalliktan uzaklaşmiş kişiler de engellisine sahip çikabilir mi? Ne kadar çikabilir ki, birilerinin bu işe baş koymasi gerekir. Tek kişilik ugraş ve çabalarla ancak belli bir yere gelinebiliyor. Bu sefer o tek kişiler de bikabiliyor, yilabiliyor. Işte o birilerinin o esnada yukaridaki düşüncelerimin tam tersine bireyci olmasi gerekir, ve çevresine aldirmadan, yilmadan, toplumdan gelmeyen destegi görmeden yolunu çizmelidir. Bu topluma aldirmamalidir. Donkişot'luga soyunmalidir.

Çünkü ne yaparsa yapsin, bu toplum bakamayacaktir, çünkü toplum uzaklaşmiştir artik, toplum kendine bakmaya başlamiştir. Çevresine bakan olmadigi gibi çevresindeki engellileri göremedigi gibi kendinde oluşan bu ruhsal engeli aşmasi uzun zaman alacaktir.

Fiziksel engelli olmak bir suç degildir, ama ruhsal engelli olmak bence kesinlikle bir suçtur. Ruhsal engelli olanlar oldukça fiziksel engelli olanlarin sorunlarina yaklaşmak imkansizdir, sadece geçici çözümler bulunabilecegi gibi göstermelik işler yapilacaktir. Aynen siyaset gibi. Ruhsal engellileri uyandirmak gerekir.

Kültürel depremin altinda kalan bu toplum kendine gelmeden, fizksel engelliler ayaga kalkamayacaklardir. Öyleyse gelin fiziksel engelliler ruhsal engellilere yardim edelim. Bu toplum elden gidiyor çaresine bakalim.

Çünkü sizin de tek çareniz bu, tek kurtuluş yolunuz bu. Ne mi yapalim, Türkçemizi koruyalim, kaybolan toplumsal duyarliligi ayaga kaldiralim, "benim sorunum" degil, "bizim sorunumuz" diyelim, "o olmazsa ben de olamam" diyelim. "Bu toplum olmazsa ben de olamam, ben yaşayamam" diyelim. Mahallemize, çevremize, apartmanimiza, herkese sahip çikalim, benden uzak olan bin yil yaşasin demiyelim.

X kuşagi sonrasi tufan yaşanmiş olabilir, toplumsal duyarlilik kaybolmuş olabilir, gençler sadece kendini düşünür olmuş olabilir, çevrelerine bakmiyor olabilir, ahlaksizlik diz boyu artmiş olabilir ama umutlar sönmemeli, Aslinda umutsuzluga kapilmak çok kolay, ruhsal engeli olanlar, körleşenlere bakmakta aslinda bir ruhsal engellilik hali olsa gerek. Işte bu durumda ümitler hep varolmali, gelecege ümitle bakmali. Ümitli olmamak da Ruhsal engelliliktir.

Aslinda bizim tarihimiz hep bunlarla dolu, hep kuşatilmişken bir mucize olur ve kurtuluruz. Ben hep bunu bekliyorum, ama beklemekle degil, yaşiyorum, yaşatiyorum, yoksa bu oldugunda şaşiririm, ama geldiginde hiç şaşirmayacagim. Bu ülke bu toplum sizde bekleyin, bir mucize olabilir. Bu mucize yine bu toplum ve bu topraklardan çikacaktir.

Bizler bunu dile getirdikçe bizler bunu sorunlari siraladikça bir birey ortaya çikacak ve bunlarin aşilmasini saglayacaktir Bu mucizeyi o kişi gerçekleştirecektir. Işteeeee bakin fiziksel engelliler yine sizi düşünmedik, yine sizi kullandik, bir toplumun kurtuluşu için bile sizi alet ettik. Sizin kurtuluşunuz da bu toplumun ruhsal engelinin ortadan kalkmasina bagli, size kimse yardim edemiyor, siz onlara yardim edin ve aslinda fiziksel engelli olmanin önemli olmadigini ruhsal engelin daha büyük bir sorun oldugunu onlara gösterin.

Hiç yorum yok: